Sıcaklar ve Alınması Gereken Önlemler
Çok sıcak günler yaşamaktayız. Sıcaklıklar ekonomimizi, çalışma hayatımızı, ruh ve beden sağlığımızı olumsuz yönde etkilemektedir.
Tatil dönemi olması nedeniyle tatil, giyinme ve beslenme alışkanlıklarımız ile güneş, sıcak, bitkinlik ve baygınlık hakkında bazı tespit ve önerilerde bulunacağım.

Sıcak Bitkinliği, Krampları, Çarpması
            Hayat ve enerji kaynağı olan Güneş, bazı durumlarda hayatımızı tehdit edebilir. İnsan vücudunun yaşam formülü olarak da bilinen metabolizma döngüsünün sağlıklı olarak işleyebileceği vücut iç sıcaklığı 37 derece civarındadır. Vücut ısımız artarsa cilt altındaki kan damarları genişler ve ter bezlerinden salgılanan ter miktarı artar. Üzerimizdeki elbiseleri çıkarmak ve soğuk bir ortama kendimizi atmak isteriz. Böylece vücut ısımızı normal sınırlar içerisinde tutmuş oluruz.
           Hava sıcaklığının artması, günlerin uzaması ve aktivite artışı nedeniyle vücudumuzun sıvı kaybı kış aylarına göre hemen hemen iki katına çıkar. Bu, gerek terleme, gerekse buharlaşma yolu ile olur ve sıvı kaybı ile birlikte vücudumuzun tuz dengesinde de bozulmalar görülebilir. Bu bozukluklar; halsizlik, fenalık hissi, kas ağrıları, kramplar hatta kalpte ritim bozukluklarına dahi neden olabilir.  
Sıcağa maruz kalmayla gelişen tehlikeleri üç grupta ele alabiliriz:
1. Sıcak Krampları
2. Sıcak Bitkinliği
3. Sıcak Çarpması
Sıcak Krampları
         Aşırı egzersizden sonra ve çoğunlukla bacak kaslarında ağrılı kramplar şeklinde kendini gösterir. Sıcak kramplarının nedeni pek bilinmemekle birlikte, ısınma hareketlerinin yapılmadan ya da yetersiz yapılmasından sonra aşırı egzersiz yapılmasına bağlanabilir. Netice olarak vücudun su-tuz dağılım dengesi bozulmuştur. Egzersiz sonucu gelişen sıvı kaybının, duyarlı kaslara etkisiyle ilişkili olabilir.
 
Sıcak krampları olan bir hasta ile karşılaşırsanız neler yapmalısınız?
1. Önce hastayı bulunduğu ortamdan uzaklaştırınız. Mümkünse serin bir ortama alınız.
2. Hastayı yatırarak veya oturtarak dinlendiriniz. Böylece bacaklarındaki kramplar geçecektir.
3. Ağızdan su veya sulandırılmış dengeli tuz solüsyonları(tuzlu ayran ya da bir litre suya iki tatlı kaşığı şeker bir tatlı kaşığı tuz) vermek yararlı olacaktır.
Uyarı:Sakın hastaya ağızdan tuz vermeyiniz!!!
Unutmayınız ki! Sıcak krampları uzun süre devam etmezler ve kalıcı bozukluk yapmazlar. Aşırı egzersizle yeniden ortaya çıkabilirler.
 
Sıcak Bitkinliği veya Baygınlığı
Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu en sık karşılaşılan rahatsızlıktır. Aşırı terleme sonucu su-tuz kaybı ve sonuçta kan hacminin azalmasıyla şok gelişir. Bu durumda terleme fazladır, ancak ısı kaybı azdır. Cilt soğuk-nemli ve yüz gri- soluktur. Baş dönmesi, göz kararması, çarpıntı ve bayılma hissi görülebilir. Bazen de baş ağrısı ve bulantı eşlik edebilir.
 
Sıcak bitkinliği veya baygınlığı belirtileri olan hasta için neler yapmalısınız?
1. Hastayı serin bir ortama götürünüz ve üzerindeki sıkı giysileri çıkartınız.
2. Hastayı sırtüstü yatırınız ve ayaklarını vücut seviyesinden 30 cm yükseltiniz(Şoka karşı önlem).
3. Bilinci açıksa, su veya dengeli tuz solüsyonları içirilmelidir. Sakın bilinci kapalı hastaya ağızdan sıvı veya katı herhangi bir şey vermeyiniz!
 
Hastaların çoğu, bu önlemlerle yaklaşık yarım saat içerisinde kendisine gelir. Belirtiler düzelmezse veya ilerlerse, hastayı mutlaka en yakın sağlık kuruluşuna götürünüz.
Sıcak Çarpması
          Aşırı sıcağa maruz kalmanın, en az görülen ve en dramatik sonucudur. Güneş altında uzun süre kalmaktan, güneş ışıklarının başa doğrudan temasından ya da çok sıcak kapalı ortamda kalmaktan dolayı beyindeki ısı ayarlama merkezi bozmuştur. Sıcak çarpmalarında vücut ısısı 40 derecenin üzerine çıkar, metabolizma durur ve hızlı doku zararı gelişir. Sıklıkla aşırı sıcak dalgaları sırasında, iyi havalanamayan ve nemli binalarda yaşayan yaşlı hastalarda, yoğun fiziksel aktivite sırasında görülür.
Ayrıca sıcak yaz gününde, arabada kilitli olarak bırakılan çocuklarda da sıcak çarpması görülür. Son örnek ülkemiz insanını yakından ilgilendiriyor. Özellikle tatil yörelerinde çalışan aşçı hemşerilerimiz, çocuklarını yaz okullarına göndermektedir. Servis araçlarında uyuyan çocukların unutulup, sıcak çarpması nedeniyle ölme tehlikesi vardır!!!
Sıcak çarpması olan kişilerde terleme mekanizmaları bozulduğu için terleme olmaz ve cilt kurudur. Tedavi edilmemiş sıcak bitkinliği sıcak çarpmasına ilerlemişse aksine cilt nemlidir. Sıcak çarpmalarında hastanın bilinci giderek kapanır, nabız sayısı ve dolgunluğu azalır. Tedavi edilmezse daima ölümle sonuçlanır.
 
Sıcak çarpması belirtileri olan hasta için neler yapmalısınız?
1. Hastayı hızlıca sıcak ortamdan uzaklaştırınız, giysilerini çıkartınız ve üzerine ıslak havlular koyunuz.
2. Kliması maksimum serinliğe ayarlanmış bir ambulans veya araçla, hastayı en kısa sürede hastaneye götürünüz. Hastanın durumu hakkında hastaneye mutlaka önceden bilgi veriniz! Çünkü bu hastalar için acil serviste buzlu su banyosu hazırlanması gerekir.
 
Çok Önemli Uyarılar!
1. Güneşin yakıcı etkilerinin yoğun olduğu 11-16 saatleri arasında, korunmalı ya da korunmasız olarak güneş altında kalmayınız ve sıcak ortamlarda egzersizden kaçınınız.
2. Değerli varlıklarımız olan çocuk ve bebeklerinizi araçlarınızda bırakıp kısa süreli de olsa bir yere gitmeyiniz.
3. Çocuğunuz okuldan eve servis aracıyla geliyorsa, servis şoförünü ortalama varış süresini aştığında hemen arayıp, çocuğunuz hakkında bilgi alınız. Görevlerinin bilincinde olan, güvenilir servis firmalarını tercih ediniz.


Tatil Anlayışımız:

          Özellikle sıcak yaz günlerinde serinlemek ve tatil yapmak için kendimize göre değişik yöntemlerimiz var, en tercih edileni, denize gitmek, güneşte bronzlaşmak. Güneşin hayatımız için yararlı etkileri olduğunu tartışamayız. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının en önemli faydalarını D vitamini sentezi, çeşitli zararlı mikroorganizmaların yok edilmesi, psikolojimiz üzerine olan pozitif etkileri olarak sayabiliriz.
            Fakat bunun yanında bilinçsizce yanmak, cildin bronzlaşması için saatlerce güneş altında deriyi yakmak, sakıncalı olan öğle saatlerinde bile güneşte kalmak çılgınlık boyutuna ulaşmıştır.  Bronzlaşma tüm dünyada ve toplumumuzda sağlıklı bir görünüm ile ilişkilendirilse de dermatologlar için bronzluğun anlamı deri hasarı! Deri ne kadar bronz ise o kadar hasar almış demektir. Demek ki bu konuda bulduğumuz çözüm yanlış!
            Bence doğru çözüm; serinlemek ve dinlenmek için köy ve yaylalar tercih edilmeli. Sabah kuş sesleri ile uyanmak, gece saman yolundaki yıldızları seyrederken üşümek, çam kokusunu ciğerlerine çekip, oksijen ile cildi gençleştirip, kanı temizlemek, ormanda yürüyüş yaparken eklemlere, kaslara egzersiz yaptırmak daha sağlıklı bir serinleme ve dinlenme, daha güzel bir tatil değil midir? 
 
Diyabetik hastalar (Şeker Hastaları)
           Özellikle diyabetik hastalar, tatilleri için çok fazla sıcak ve nemin olduğu kıyılar yerine, daha az nem ve daha bol oksijenin olduğu yayla turizmini ve kültür turizmini tercih etmelidirler. Ayrıca 24 saat yiyecek servisi olan açık büfe kahvaltı ve yemek veren tatil tesislerinde çok dikkat edip, gerekirse durumlarına uygun menü hazırlanmasını sağlamalıdırlar.
            Artmış aktivite ve öğün saatlerinin aksatılması hastalarda hipoglisemi denilen şeker düşüklüğüne neden olabilir. Bu durum hastalarımız için çok tehlikeli durumlar oluşturabileceğinden, uzun yürüyüş, yolculuk gibi durumlarda ara öğünlerini aksatmamaları için yanlarında yiyecek taşımaları, uyku saatine ve süresine dikkat etmeleri, alkol alımı da kan şekeri ayarını bozacağından alkolsüz ve şekersiz sıvı gıdaların tüketimine önem vermeleri gerekmektedir. Uzun süre aç kalmamalı, bir kerede çok fazla yemek yememelidirler. Gerek insülin, gerekse oral olarak şeker düşürücü ilaç kullanan hastaların bu ilaçların etkilerinin maksimum olduğu dönemlerdeki ara öğünlerini atlamamaları çok önemlidir.
            Kalorisi ve şeker düzeyi yüksek olan; çilek, kiraz, kavun ve diğer tüm meyveler, ana ve ara öğünlerde kalori değerleri göz önüne alınarak doktor tavsiyesine göre tüketilmelidir. Uygun miktarda yenildiğinde büyük yarar sağlayan meyveleri de çok miktarda tüketirsek kan şekerimizde yüksekliğe ve buna bağlı rahatsızlıklara yol açabilir. Yaz aylarının en lezzetli yiyeceği dondurma da maalesef kan şekeri ayarımızı bozan yiyeceklerde biridir. Ancak şekersiz üretilmiş diyet dondurmaların doktor kontrolünde ve diyet değişim listesi ile kalorisi hesaplanarak kullanımı olabilir.
         Yaz aylarında ayak bakımı da çok önemli bir konudur. Yazın çorapsız ayakkabı ve terlik giyme alışkanlığı, şeker hastalığına bağlı olarak duyu azalması ve damarlarda daralmalar oluşturabileceğinden ayaklarımızda yara açılmasına neden olabilir. O yüzden yazın da rahat kesimli, ortopedik tabanlı, iç astarlı ayakkabı ve yumuşak sıkmayan (merserize, pamuklu) çorap giyip, ayaklarımızı her gün yıkayıp, herhangi bir yara ya da renk değişikliği var mı diye kontrol etmeliyiz. Kumsalda, taşlık kesimde ve kırlık arazide çıplak ayakla dolaşmamalı, kumsalda ayaklarımızın yanmaması için güneşlenirken üstünü ince bir tülbentle örtmeliyiz. Yine gerek ayaklarımız ve bacaklarımız gerekse vücudumuzun diğer bölgeleri böcek ve kene ısırmalarına karşı korunmalıdır, bu ısırık bölgeleri enfeksiyon kaynağı olabilir.
            Yaz aylarında dik gelen güneş ışınlarından özellikle kaçınmak önemli bir konudur. Şeker hastalığına bağlı olarak duyu kusuru oluşmuş hastalarda güneşlenirken ya da çalışırken uzun süre güneş ışınlarına maruz kalmaya bağlı olarak yanıklar oluşabilir ve bu yanıkların tedavisi büyük güçlükler doğurabilir. Hastalarımız sabah erken saatlerde yada akşam üstü güneş ışınlarının eğik geldiği zamanlarda güneşlenmeli ve 20-30 dakika gibi kısa sürelerle güneşte durmalıdırlar. Şapka ile başlarını korumalı ve tercihen güneşlenirken bile ince bir giysi giymelidirler.
         Diyabetli hastaların tatile çıkmadan önce doktorlarına başvurup, genel kontrollerini yaptırmaları ve karşılaşacakları sorunlarda doktorları ile görüşüp önlem almaları da önemli bir konudur.
 
Serinleten İçecekler:
       Köydeki evimiz yol kenarında olduğu için, gelen, geçen mutlaka selam verir, yolcular gölgede serinlemek için kısa molalarını evimizin önündeki oturma yerinde verirlerdi. Rahmetli babaannem mutlaka bir tas soğuk ayran ikram eder, yolcunun serinlemesini, dinlenmesini sağlardı. Güz çalışmalarında harmanda buz gibi ayran ya da kiren (kızılcık) suyu ilaç gibi gelirdi. Bu arada evlerimizde henüz buzdolabı yoktu ama soğuk su pınarlarımızdan taze olarak akardı. Fakat yine de gece balkona, bakır ibriklerle su konulur, öğle sıcağına kadar da serin bir yerde muhafaza edilir, buz gibi içilirdi. Bugün de en iyi serinletici içecek bence az tuzlu ayrandır. Hem su ve tuz kaybını giderir, hem de içimizi serinletir. Evde yapacağımız ayran yayık ayranının tadını vermese de, biraz maden suyu katıp çalkalayıp içersek az da olsa bu tadı yakalamış oluruz. Maden suyunda bulunan mineraller de her zaman faydalıdır. Ayranı bu şekilde içmenizi tavsiye ederim, yalnız maden suyu çok ilave edilmemeli, uygun damak tadı için az miktarda ilave edilmesi uygundur. Su ise tartışmasız en iyi içecektir, su kaybını gidermek için bol bol su içilmelidir.
Kola,Gazoz,Bira!!!
          Bu arada gençlerimiz açısından bu konuda içecek tercihi çoğunlukla kola, gazoz gibi gazlı, asitli ve şekerli içecekler olarak dikkat çekmektedir. Sindirime faydalı olduğu söylense de aslında mideye zarar verdiği, kemik erimesine yol açtığı, alışkanlık yapacak maddeler içerdiği ve sayılamayacak kadar olumsuz yönleri olan bu içecekler, içinde bulunan yüksek miktarda şeker nedeniyle içildikten bir miktar sonra tekrar susuzluk hissi vermektedir. Kişi susuzluğunu giderememekte, yeniden içmekte, sonuçta midesi patlayacak gibi olup, rahatsızlık yaşamaktadır. Yüksek kalori içermesi bakımından kilo aldırmasını da unutmamak gerekir. 
          Bazı gazete ve dergilerde gençler bira ve alkollü içeceklere özendirilmektedir. Güya bu içeceklerle daha çok serinlemek mümkünmüş gibi reklâmlar yapılmaktadır. Değerli okuyucularım, Almanya’da 01.08.2007 de yürürlüğe giren bir yasa ile alkollü içki satın alabilmek için 21 yaşını doldurmuş olmak gerekiyor. Bugünlerde İngiltere’de de alkolik çocuklar sorunu gündemin en önemli maddesi… Aileler bu ülkede de 21 yaşından küçüklere içki satılmaması yönünde kanun çıkması konusunda hükümete dilekçeler veriyorlar. Bizde ise 18 yaş sınırı olduğu biliniyor, ama 8 yaşındaki çocuğa sigara ve içki satışı yapılabiliyor. Denetim ve cezalar çok yetersiz, yetişkinlerimiz bilinçsiz. Hatta bazı tanıdıklarım çocuklarıyla birlikte içki içtiklerini, çok aydın! olduklarını iddia edip övünüyorlar. Bu vücut gibi, bu nesilde emanettir, emanetimize sahip çıkalım, kötü alışkanlıklardan koruyalım.
 
Bugün 15556 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol