Alkol ve Trafik

Alkolün tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlığın yerleşik hayata geçmesiyle alkol üretimi de başlamıştır. İlk bira bundan 8 bin yıl önce Mezopotamyalıların arpayı ekmek yapmak için ıslah etmesiyle yapılmıştır. Sümerlerin 6 bin yıl önce Godin Tepelerinde (Batı İran ve Anadolu) bira ve şarap içtiği bilinmektedir.
Alkol alışkanlığının bir hastalık olarak kabul edilmesi eski çağlara dayanmaktadır. Roma filozofu Seneca, alkolizmi bir akıl hastalığı olarak tanımlamıştır.
 Alkolizm terimi, ilk defa İsveçli hekim Magnus Huss tarafından, “Alcoholismus Chronicus” (1849) isimli makalede kullanılmıştır. Bu makalenin ardından, kronik alkolizm tıbbi bir terim haline gelmiş ve bir hastalık olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Günümüzde alkolizm tedavi edilmektedir.
 Alkol ve uyuşturucu kullanımına bağlı problemlerin genellikle modern hayatın getirdiği değişikliklere ve strese bağlı olduğu düşüncesi oldukça yaygındır. Geleneksel toplumdan modern toplum yapısına geçişin, aile yapısının zayıflayışının, inanç zayıflığının, şehir hayatinin sosyoekonomik baskısının bunda etkili olduğu üstünde durulur. Alkol ve uyuşturucu birçok aile hayatını yıkıyor, ölümlere ve kazalara sebebiyet veriyor. Bunca zararları olmasına rağmen, sizce insanları alkol ve uyuşturucuya iten nedenler nelerdir?
NEDEN İÇKİ İÇİLİR?
Yapılan araştırmalar insanların en çok zevk almak için alkol tükettiğini göstermektedir. İçkili eğlence yerlerinin çokluğu da bunun en önemli göstergesidir. Eğlence yerleri dışında zevk ve eğlence için en çok yılbaşı, düğün, doğum günleri gibi sosyal etkinliklerde insanlar aşırı miktarda alkol tüketmektedirler. Sosyal içicilik denen bu tür alkol tüketimi bazı insanlar için alkolizmin ilk basamağı olmaktadır.Alkol tüketiminin bir diğer önemli sebebi ise duygu durumunu düzeltmektir.
 İnsan bu dünyada birçok şeyden lezzet ve elem duyabilecek özellikte yaratılmıştır. İçinde yaşadığımız modern asır, insana kazandırdığı iyi şeylerin yanında, bir takım korkuları (fobi) beraberinde getirmiştir. Dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelen bir hadise, medya aracılığı ile anında duyurulmaktadır. Bu olaylar insan ruhuna ve hissiyatlarına tesir ediyor, hüzün ve sıkıntı veriyor. Geçmişten ve gelecekte meydana gelecek (ölüm gibi) üzüntüler ve endişeler de insanı rahatsız ediyor. Bu endişeler ve sıkıntılar arasında kalan şahıs, bunlara karşı iki şekilde karşı koymaktadır. Kuvvetli bir inanca sahipse, ölüm endişesine karşı ahiret inancı ile; bela ve musibetlere karşı da, tevekkül ve kadere teslim ile karşı koyup teselli bulur. Eğer kuvvetli bir inanca sahip değilse, kendisini rahatsız eden korkuları  unutmak için içkiye ve uyuşturucuya başvuracaktır.                                                           
          Çözümü alkol ve uyuşturucuda arayanlar adeta akıllarını uyuşturuyorlar. Gerçekleri görmek istemiyorlar. Böylece kendi zanlarınca ölümü, üzücü olayları düşünmeyerek geçici bir iyi olma halini deniyorlar. Halbuki bu insanlar alkolün ve uyuşturucunun tesiri geçip, akılları başlarına gelince, gene aynı meselelerle karşı karşıya kalıyorlar. Aynı deve kuşu misali gibi. Avcıyı gören deve kuşu kaçamayınca, avcı onu görmesin diye başını kuma sokarmış. Halbuki koca gövdesi dışarıdadır, avcıya hedeftir. Bu tür insanlar da ölüm hatırlarına gelince, kabir görünce deve kuşu gibi, başlarını gaflet kumuna sokuyorlar. Kendilerini içkiye veriyorlar yada uyuşturucu alarak ölümden, kabirden kaçtıklarını zannediyorlar.
Anne ve babanın alkol alması, uyuşturucu kullanması çocuklara etki ediyor mu?
Alkol hayatın kaynaklarını zehirler. Alkol alan erkekte spermler anormal yapılı, sayıca az ve bozuk olurlar. Böyle babaların çocuğunun olması ihtimali azdır. Çocuğu olursa, çocuk zekâca geri, anormal ve sakat olma riski taşır. Hamilelik döneminde alkol kullanan anneler, çocuğa çok büyük zararlar vermektedirler. Anne karnındaki çocuk bir muhafaza altındadır. Bu muhafaza eş dediğimiz organdır. Eş anne karnından gelen her şeyi çocuğa geçirmez. Ancak alkol alan annelerde bu eş, görevini tam olarak yapamıyor. İçilen alkol aynen çocuğa da geçiyor, çocuklarda tahribatlar yapıyor. Gelişmiş insanların organlarını mahveden alkol, ana rahmindeki çocukların o narin organlarını ne hale getirir? Bu tip annelerin çocukları zekâca geri, kalpleri problemli, fizik olarak gelişmemiş olma riskiyle karşı karşıyadır. Anne eğer bebeğini emzirirken alkol alıyorsa, alkol süte karışır, yani sütle beraber alkolü de çocuğuna emziriyor demektir. Bu çocukların bağışıklık sistemi zayıf, büyüdüklerinde de alkolik olmaya eğilimli olurlar. Çocukların ölü doğmasında ve erken ölüm vakalarında ciddi bir faktör olan alkol, nüfusu azaltıcı neden olarak kendini gösterir. Alkoliklerin torunları üzerinde fizik ve ruh yapıları üzerinde etki etmek suretiyle alkol, ırk üzerinde de zararlı neticeler meydana getirir. Alkolik babaların çocukları tüberküloz tehlikesiyle karşı karşıya olurlar. Alkolün nesil üzerindeki zararlı etkisi, zekâ geriliğinin sık rastlanması, delilik, sara, psikopat (ruh bozukluğu) ve ahlâk bozuklukların görülmesi şeklinde kendini ifade eder.
Hamilelik döneminde anne eğer uyuşturucu madde alıyorsa, aynen alkolik annelerin bebeklerine verdiği zarardan, daha fazla zarar vermektedir. Sigaranın hamilelik döneminde kullanılması da çocuk için çok zararlıdır.Araştırmalar göstermiştir ki, dini inançlar insanları zararlı alışkanlıklardan hem korumakta, hem de bunlara alışmış olanların vazgeçmesinde son derece önemli bir etken olmaktadır. Örneğin; Ramazan ayına hürmeten içki kullananların sayısında önemli bir düşüş görülmektedir. Bu kötü alışkanlığın ve hastalığın sebepleri arasında, insanın zaafları, sorumluluktan kaçışı, eğitimsizlik, insanların birbirini olumsuz yönde etkilemeleri ve kötü çevre şartları, lüks ve gösterişe dayalı suni hayatın verdiği tatminsizlik, manevi boşluk, ideal yoksunluğu, fakirlik ve yalnızlığın verdiği çaresizlik vb. gösterilebilir. İslam dini kişiyi içki ve uyuşturucu madde kullanımını da kesin bir üslûpla yasaklamıştır. Kur’an’da geçen içki yasağı (Maide 5/90) sarhoşluk veren, insanın aklî ve ruhî dengesini bozan bütün katı ve sıvı maddeleri kapsar. Hadislerde de her sarhoşluk veren şeyin haram olduğu bildirilmiş,( Buhari, Vüdû 81, Eşribe 4, 10)çoğu sarhoşluk veren şeyin azının da haram olduğu, her sarhoşluk veren şeyin içki (hamr) hükmünde olduğu belirtilmiştir. (Müslim, Eşribe 73-75; Ebu Davud, Eşribe 5) Şu halde haram hükmünün illeti olan sarhoş etme, uyuşturma özelliğini taşıyan maddeleri vücuda almak haram hükmünü alır. İslam’ın emir ve yasaklarındaki  genel amaçlar dikkate alındığında İslam’ın bu konudaki yasağının sadece şaraba veya belirli alkollü içkilere mahsus olmadığı, akli ve ruhi dengeyi bozan, sinir sistemini uyuşturup beynin işlevlerini etkileyen, kişinin irade ve düşünme gücünü tamamen veya kısmen yok eden her türlü keyif ve uyuşturucunun da aynı yasak kapsamına girdiği görülür.Araştırmacılar içkiyi terk etmekte iradenin önemli bir rolü olduğunu belirtmektedirler. İçki ve uyuşturucu kullanan birçok şahıs dinî duygularından dolayıdır ki, dönüş yapmışlar ve tövbekâr olmuşlardır. Kendilerini kurtardıkları gibi, ailelerini ve çoluk çocuklarını da kurtarmışlardır.
Alkolün vücuda etkisi:
Bir yudum bira veya şarap içen bir şahsa en çok etkisi olan unsur, içkinin yapısında bulunan ve suda çok çabuk eriyen etil alkoldür. Etil alkol o kadar süratle erir ki, içilen her yudum alkolün bir kısmı, daha yutmadan önce, dil ve diş etleri arasından doğruca kana karışır. Alkolün geri kalan kısmı da ne parçalanır, ne de normal yiyecekler gibi sindirilir. O da mideden ve ince bağırsaklardan süratle kana karışır. Alınan alkolün kalın bağırsaklara geçişi pek enderdir. Bu emilme o kadar çabuk olur ki, içki ile doldurulan bir midedeki alkolün % 9O’ı, bir saatte kanın içerisindedir. Kanda erimiş olan alkol, kısa bir zamanda vücudumuzdaki bütün organlara, bilhassa beyin gibi yüksek su ve kan içeren organlara gider.
Fizyoloji bilginleri uzun süreden beri içkinin birçok bilinen tesirlerinin, alkolün beyindeki faaliyetlerinden ileri geldiğini biliyorlardı. Hatta kana karışan alkolün miktarı ile beyinde etki ettiği alan arasında bir bağlantı olduğunu buldular. Meselâ 70 kiloluk bir adam, aç karnına iki şişe bira içerse, kanında eriyen alkolün miktarı % 0.05’i bulur. Kandaki bu miktar alkol ile beynin dış yüzeyinin, bilhassa endişe ve merakla ilgili merkezlerin normal faaliyeti zarar görür. İçki, içene yalancı bir iyilik hâli verir. Tıpta buna ‘öfori’ denir. Bu durumda şahsın kendi kendisini kontrol mekanizması kaybolmuştur. Sarhoş gelişigüzel ve abuk sabuk konuşmaya başlar. Bu devrede otomobil kullanan sürücülerin kaza yapma ihtimali artmıştır. Bu ihtimal, sarhoşluk arttıkça daha da artacaktır.
Nihayet bir sarhoş, kanındaki alkol oranı binde bir yükselecek kadar içki kullanırsa, beynin arkasında bulunan motor merkezlerdeki faaliyet bastırılacaktır. Bu ise şahsın kaslarına hâkim olabilme kabiliyetinin yavaş yavaş kaybolmasına yol açacaktır. Nihayet kandaki alkol oranı binde iki yükselirse, orta beynin daha derin kısımları etki altında kalacak ve sarhoşu bir rehavet basacaktır. Alkol oranı binde beş’i geçerse, beynin en alt kısmındaki solunum merkezleri felce uğrayacak ve sarhoş baygınlığın ardından hayatını kaybedecektir.Beyin hücreleri, normal faaliyetlerinin devamı için, bütün vücut hücrelerinde olduğu gibi, oksijene muhtaçtırlar. Alkol ise beyin hücrelerini oksijenden mahrum ederek, beynin farklı kısımlarına etki eder. Normal ve sıhhatli bir insanda kalp, kanı atar damarlardan geçirerek vücudun bütün organlarına yayılan çok ince kılcal damarlara kadar pompalayacak biçimde yaratılmıştır. Kılcal damarlarda seyreden alyuvarların taşıdığı oksijen, dokulara verilir ve dokularda birikmiş artıklar ve karbondioksit kana geçer. Bu oksijen ve karbondioksit alış verişinin devamı ile dokuların hayatiyeti devam eder.
Beyin ne durumda?
Normal olarak bir insan beyninde, milyarlarca sinir hücresi (nöron) bulunur.   Bu hücrelerin bir özelliği doğumdan sonra, ölüme kadar sayılarının sabit kalmasıdır. Yani sinir hücreleri doğumdan sonra sayıca çoğalmazlar. İşte, yukarıda bahsedildiği gibi, alkol göz yuvarlağındaki kılcal damarları tıkayıp hücrelerde ölüme sebep olduğu gibi, beyinde de aynı neticeye sebep olmaktadır. İlk kadeh içkide dahi, beyinde bazı kılcal damarlarda tıkanmaya, dolayısıyla de birkaç bin sinir hücresinin oksijensizlikten ölümüne yol açmaktadır. Bu içki alışkanlığı devam ederse, alkol, beyinde telâfisi kesinlikle mümkün olmayan, milyonlarca sinir hücrelerinin ölümüne yol açacaktır.
Karaciğer ve diğer organlar:
Karaciğer siroz hastalığının alkoliklerde, içki içmeyenlere göre, sekiz misli daha fazla görüldüğünü çoktan beri bilinmektedir.Alkol beyinde yaptığı gibi, karaciğer ve diğer organlarda da kılcal damarların tıkanmasına yol açmaktadır. İşte devamlı içki kullanan şahısların organları, oksijen yokluğundan dolayı hücrelerin ölmesine sebep olmakta, bu da çeşitli bozukluklar hâlinde kendisini göstermektedir.Sonuç olarak bu anlatılanlar bize ne söylüyor: “Alkolün azı da çoğu da zarardır” demiyor mu? Ve dinimizin, “Çoğu haram olanın azı da haramdır emrini” hatırlatmıyor mu?
ALKOL VE TRAFİK KAZALARI:

Alkollü araç kullanmak en önemli kaza sebeplerinden biridir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nun verilerine göre gerçekleşen ölümlü trafik kazalarının büyük bir bölümü alkollü araç kullanmaktan ötürü gerçekleşir. Alkol merkezi sinir sistemi üzerine tıpkı genel anestezi yapan maddeler gibi etki eder. Ancak vücut sıvılarına kolaylıkla dağıldığından içilen miktarları ile beyinde narkoz için gerekli düzeye genellikle ulaşmaz. Bununla birlikte az miktarda alkol alımı bile bir işin yapılması için gerekli beceri, dikkat ve özende azalmaya neden olur. Daha sonra muhakeme ve karar verme yeteneği kaybolur. Dikkat ve refleks aktivite hızı azalır, psikomotor koordinasyon azalır. Hafıza kusurları oluşur. Kanda alkol düzeyi arttıkça koma ve ölüm gelişir. Karayolları Trafik Kanununda; alkollü içki, uyuşturucu veya keyif verici maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı 48. maddede yer almaktadır.
MADDE 48- Uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır.Uyuşturucu veya keyif verici maddelerin cinsleri ile alkollü içkilerin etki dereceleri ve kandaki miktarlarını tespit amacıyla, trafik zabıtasınca teknik cihazlar kullanılır. Tespit usulleri ve muayene şartları, Sağlık Bakanlığı’nın görüşüne uygun olarak hazırlanacak yönetmelikte düzenlenir. (Değişik: 08.01.2003-4785/3 md.)Bu madde hükmüne uymayan sürücüler derhal araç kullanmaktan men olunur.Yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin, suçun işlendiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü belgeleri altı ay süreyle geri alınır ve haklarında para cezası uygulanır.
İkinci defasında sürücü belgeleri iki yıl süreyle geri alınır ve haklarında para cezası uygulanır. Ayrıca bu sürücüler sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine tabi tutulurlar, eğitimi başarıyla tamamlayanların belgeleri süresi sonunda iade edilir.
Üç veya üçten fazlasında ise, sürücü belgeleri beş yıl süreyle geri alınır ve altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte para cezası uygulanır. Ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesine tabi tutulurlar. Bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgeleri iade edilir. (Değişik: 08.01.2003-4785/3 md.)
EK MADDE 12- Konaklama yerleri ve belediye mücavir alanları hariç olmak üzere, otoyollarda ve Devlet karayollarında yapılacak ve açılacak yapı ve tesislerde alkollü içki satılmasına izin verilmez (Değişik: 08.01.2003-4785/5 md.).
Karayolları Trafik Yönetmeliğine göre; Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler İle Alkollü İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı:
Madde 97- Uyuşturucu, uyutucu ve keyif verici gibi özelliklere sahip doğal ve sentetik psikotrop maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır. Bunlardan uyuşturucu, uyutucu veya keyif verici gibi doğal veya sentetik psikotrop madde almış olarak araç kullandığı tespit edilenler, almış oldukları maddelerin cins, miktar ve etki derecelerine bakılmaksızın araç kullanmaktan men edilirler ve haklarında Trafik Kanununun 48 inci maddesine ve ayrıca Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerine göre işlem yapılır.
 
Alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı;
1) Taksi veya dolmuş otomobil, minibüs, otobüs, kamyon, çekici gibi araçlarla kamu hizmeti, yük ve yolcu taşımacılığı yapan sürücüler ile resmi araç sürücüleri alkollü içki kullanmış olarak bu araçları süremezler.
2) Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kanlarındaki alkol miktarı 0.50 promilin üstünde olanlar araç kullanamazlar.
 
Hepinize sağlıklı, kazasız günler diler; barış, mutluluk ve sevgiden yana kazançlı bir ömür temenni ederim.
                                                                                                 Bilal KARABULUT
 
Bugün 15547 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol