Kan ve Sülük
Cemreler düştü, bahar geldi, kâinat bahçesinin her tarafında çiçekler açmaya başladı. Havaya, suya, toprağa düşen cemre insanın ruhuna da düşmektedir. 

             Bunun içindir ki kâinat bahçesi rengârenk çiçekler açarken, ölmüş ağaçlar ve toprak yeşerir ve diriltilirken, insanın kalp bahçesinde de diriliş ve manevi çiçeklerin açtığını görürüz.

Çocukluğum geldi aklıma, bütün kış samanlık, odunluk ve hayvan sulamak dışında evden çıkamamaktan kaynaklanan stres ve şiddetli soğuklar nedeniyle toksik maddelerle mücadele eden vücudumuza nefes aldırmanın zamanıydı bahar. Nasılda çılgınlar gibi koşar, oynar, eve girmek istemezdik. Adeta kanımız kaynardı!
Yaşlılarda da bahara, yaza taze kanla girmek için bazı hazırlıklar göze çarpardı. Bizlere Kanlı Göl’e, Lebi Gölü’ne gidip sülük getirmemizi söylerlerdi. Rahmetli Babaannemin bacaklarında varis vardı ve damarlarında simsiyah kan birikirdi.
Biz göllere gider, sülükleri yakalar, şişeye koyar getirirdik. Bacaklarına üçer tane sülük bırakır, onlar da en şişmiş damarı bulur, ısırır yarım saat kadar kan emerlerdi. İyice doyunca bırakır, düşerlerdi. Biz de onları suya koyar, tekrar göle götürür, bırakırdık.
Bu uygulama ile varis şikâyeti uzun süre yaşanmaz, bahar ve yaz aylarında yoğun çalışma sırasında bir parça rahatlama olurdu.
Bugün bu köy âdeti, kocakarı ilacı, modern tıpta araştırmalara konu olmuş, birçok ülkede kliniklerde tedavi amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.
             Sülük modern tıpta nerelerde kullanılıyor?
           Sülük uygulamasının, ciddi doku zedelemesinin verdiği rahatsızlıkları giderdiği görülüyor.Meselâ ameliyattan sonra yara izini taşıyan dokuyu iyileştirdiğini gösteren emareler var. Sülükler kan çekme aracı olarak da kullanılabilecek. Bilhassa kalp yetmezliği, ya da kalp krizi geçiren insanların tedavisi onların yeni kullanım sahalarıdır. Ayrıca son araştırmalar, vücuttan kopmuş organların dikilmesinde de onların işe yaradığını göstermiştir.
Sülükler kana 106 çeşit madde zerk ederler; vücut bunlardan ihtiyacı olanı kullanır. Bu maddeler: Anti-bakteriyeldir, Anti-depresandır, bağışıklığı güçlendirici ve koruyucudur. Kan basıncını düzenler, oluşmuş pıhtıyı çözer, kanı sulandırır, pıhtı oluşumunu önler ve damar açıcıdır.

Sülüğün hiç acıtmadan, modern bir tarzda kan emebilme vasfı, bu şekilde hususi tanzimi bize mühim bir sünnete işaret etmektedir: Kan aldırmak. Hazret-i Peygamber hacamat âleti vurmakla kan aldırmıştır. Bir hadiste şöyle buyruluyor :
Şifa üç şeye münhasırdır: Bal şerbeti içmek, hacamat olmak, ateşle dağlamak. Fakat ümmetimi (başka çare kalmadıkça) ateşle dağlamaktan men ederim (Sahîh-i Buhari; 12. cilt, sayfa 79). Ayrıca Hz. Muhammed(s.a.v) bir başka hadis—i şeriflerinde “Damardan veya deriden kan aldırmak, tedavi olduğunuz şeylerin en faydalılarındandır.” buyurmuşlardır.
Mademki iki cihan serveri, Hz. Peygamber(S.A.S.), kan aldırmak şifa demiştir, o mutlaka şifadır. Çünkü O'nu konuşturan Rabbimizdir. O kendi hevasından, nefsinden konuşmaz. Sünnetinde, emir ve tavsiyelerinde, hem bu hayatımız için, hem de öldükten sonraki ebedî hayatımız için derin hikmetler, azim faydalar vardır.
Kan aldırmak gerçekten insan sağlığı için faydalı mı?
            Kan aldırılınca, anormal derecede koyu kanı bulunan hastaların beyinlerinden geçen kan akışı hızlanabilmektedir. Bu keşif, Londra Milli Hastanesinde ve Kopenhag Kraliyet Hastanesindeki araştırmalarda bulunmuştur.
Kanın emilince incelmesi, kandaki alyuvar yoğunluğunu azaltır. Böylece kalp, beyne daha rahat pompalama yapar. Kan emilince, kandaki oksijen taşıyıcı madde olan hemoglobin seviyesi de düşer. Bu yüzden kan, beyine yeterli oksijeni taşıyabilmesi için daha hızlı akmaya başlar.
Ayrıca araştırmacılar, kan akışının artmasıyla insanın ataklığının fark edilir derecede arttığını ispatlamışlardır.
            Koyu kandan dolayı kalp krizi ve kalp yetmezliği tehlikesi altında bulunan insanlarda kan aldırmanın koruyucu bir rol oynayabileceği de tahmin edilmektedir.
Şimdi düşünelim, 1400 sene önce Hz. Peygamber(S.A.S.), kan aldırmanın bunca faydasını nasıl bildi? 1400 sene evvel, şimdiki zamana kıyasla, cehaletin kol gezdiği bir devirde, bir insanın çıkıp, başını yardırıp kan aldırması kolay anlaşılacak bir iş değildir. Böyle derin tıp bilgisi isteyen bir işi, O Zat'ın, kendinden emin olarak yapması ve etrafına da inandırması, O'nun peygamberliğine aşikâr bir delildir.    
           Bir sıvı topluluğu gibi göründüğü halde kan aynı zamanda bir vücut dokusudur. Bu vücut dokusunun ara maddesini diğer dokulardan farklı olarak bir sıvı meydana getirir. Plazma kanın % 55'ini teşkil eder. Kalan kısmı ise alyuvarlar akyuvarlar ve pıhtılaşmada rol oynayan trombositlerden meydana gelmiştir.
Kan hücreleri kolaylıkla plazmadan ayrılabilir. Santrifüj denilen cihazlarla yüksek süratle döndürme sağlanarak kan hücreleri dibe çöktürülüp plazmadan ayrılır. Kanın viskozitesi (kıvamı) sudan 5–8 defa daha fazladır.
          
Her gün kanın belli kısmı yenilenir. Yaklaşık % 1 kadar kırmızı kan hücresi ölürken yerlerine aynı miktar genç hücre kemik iliğinden kana verilir. Plazma miktarı da en ufak bir değişiklikte hemen dengelenir. Bir kan kaybı durumunda vücut denge mekanizmaları ile hemen hacmi sabit tutmaya çalışır. Önce dokulardan kana sıvı geçişi olur. Daha sonra hızla genç alyuvarlar kana verilmeye başlanır. Büyük miktarlarda kanın kaybedildiği durumlarda şok ortaya çıkar. Kaybolan kan yerine konmazsa şok durumu atlatılamaz.
Hacamat, kılcal damarlardaki durgun siyah kanı almaktır. Aslında bu tıkalı kalan kan, ölen hücrelerdir. Kılcal damarlar çalışamayınca onların işini atardamarlar üstlenir. Atardamarın yükü artınca da vücutta tahribat başlar. Vücut ölen hücreleri yeterince dışarı atamayınca hastalık oluşur. Baş ağrısı, göz, kulak rahatsızlıkları, sinir hastalıkları, diş eti ve boğaz hastalıkları, romatizma, sırt ve bel ağrıları, siyatik, kan, kalp ve damarla ilgili hastalıkların çoğu bu durgun, siyah kanın vücuttan atılamamasından kaynaklanır.
          Bugünlerde bu rahatsızlıklardan kurtulmak, yaz günlerini daha canlı, atak ve mutlu geçirmeyi istiyorsak ya hacamat yaptıralım, ya doktor veya terapist gözetiminde sülük tedavisi olalım, ya da Kızılay’a kan bağışı yapalım. Herkese sağlıktan, barıştan, sevgiden, huzurdan yana kazançlı bir ömür dilerim.
                                   Bilal KARABULUT
 
Bugün 15554 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol